İnkılâp Kitabevi, hem koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler kapsamında evlerinde kalmaya devam edenler hem de kontrollü normalleşme sürecinde motivasyona ihtiyaç duyanlar için çok ilgi gören kitaplarından oluşan ilham verici bir seçki sunuyor. Zeynep Selvili Çarmıklı’nın Pembe Fili Düşünme, Başak Sayan’ın Sen Değişirsen Her Şey Değişir, Zümra Atalay’ın Mindfulness kitapları ve daha fazlası inkilap.com, dr.com.tr ve kitapyurdu.com’da!
Pembe Fili Düşünme
Zeynep Selvili Çarmıklı
Pembe fili düşünmemem gerekiyor. Tamam, o zaman kocaman, gri bir balina düşünürüm. Pembe fili düşünme. Balinalardı değil mi su püskürten? O kadar zaman nefeslerini mi tutuyorlar, ne yapıyorlar? Pembe fili düşünme. Geçenlerde aldığım kitabı da düşünebilirim. Pembe fili düşünme. Çok heyecanlıyım başlamak için. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünmemem lazım. Acaba kaç defa düşündüm? Pembe fili düşünme. Böyle de düşünmemem lazım galiba. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünme. Mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu. Pembe fili düşünme. Of kaç dakika oldu acaba? Pembe fili düşünme. Dakika tutmayı unuttum galiba. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünme. Acaba telefonum nerede? Kılıfı da pembe! La la la la. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünme.
Psikolog Zeynep Selvili Çarmıklı, düşünmek istemediğimiz konuların, hissetmek istemediğimiz duyguların inadına nasıl zihnimizi meşgul ettiğine dair bir psikoloji metaforuna dayanan Pembe Fili Düşünme adlı kitabında, psikoloji alanında özellikle ilgilendiği Kabul ve Kararlılık Terapisi, Şefkat Odaklı Terapi, Öz-Şefkatli Farkındalık kavramlarını kendi deneyimlerinden örnekler vererek anlatıyor.
Sen Değişirsen Her Şey Değişir
Başak Sayan
İnsan kaderini değiştirebilir mi? Bundan seneler önce bana bu soru sorulsaydı kesinlikle hayır derdim. Bana göre kader asla değiştirilemeyen bir şeydi ve herkesin o kadere boyun eğmesi gerekiyordu. O sıralarda kendi içsel yolcuğuma henüz başlamamış ve evrene dair büyük sırları keşfetmemiştim. Her şey uzun yıllar önce girdiğim bir depresyonla başladı. Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum? sorusu zihnimden çıkmıyordu. Çünkü insanlar değişse de yaşadığım olaylar hep aynıydı. Sanki sürekli aynı yerde takılan bir filmde oynuyor gibiydim. Karşımdaki oyuncular sürekli değişiyor ama senaryo bir türlü değişmiyordu. İşte içsel yolculuğum bunu fark etmemle başladı. O zamanlar bilinçaltımın derinliklerinde saklı olan kök inançlarımın hayatımı nasıl etkilediğini bilseydim, onları nasıl değiştireceğimi ve istediğim gibi hayatı nasıl yaratabileceğimi de
bilirdim.
Başak Sayan; Bağlanma Korkusu, Kelebeğin Kaderi, Ölü Kuşların Sessizliği ve Nigâhdar romanlarının ardından ilk otobiyografik kitabında kendi hayatının iplerini nasıl eline aldığını ve içsel yolculuğunda nelerle karşılaştığını bilim ve felsefeyle temellendirerek olanca samimiyetiyle anlatıyor. Bu kitap, insanın elindeki en büyük gücü nasıl kullanması gerektiğini, inancın ve düşüncenin neler yaratabileceğini, bilinçaltında bulunan kök inançların nasıl değiştirileceğini, arzu edilen bir yaşamın nasıl tezahür ettirileceğini detaylarıyla ve 21 günlük bir çalışmayla okura sunarken, aynı zamanda kişinin gerçek özü ile bağlantıya geçmesini de sağlıyor.
Keşke her insan kendi sihirli lambasına sahip olduğunun ve dilediği her şeyin gerçekleşeceğinin farkında olsa…
Mindfulness – Bilinçli Farkındalık
Zümra Atalay
Bir yaşam biçimi ve anlayışı olarak “Mindfulness”, yaşamımıza değer katıyor. Bizlerin acılarına ve yaralarına dokunacak bir anlayış geliştirmesi “Mindfulness” kavramını daha anlamlı hale getirdi. Günümüz psikoterapisine en önemli katkılardan biri de “Mindfulness” Temelli Terapilerin geliştirilmesi ve uygulanmaya başlanmasıdır. Tüm dünyada sayısız araştırmalarla etkinliği saptanan bu yöntem ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı.
Bu kitap “Mindfulness” kavramını her yönüyle ele alıyor. Benzer kitapların aksine, bu kitap sadece kişisel görüşlere değil, kavramın bilimsel temellerine de yer vermektedir. Bilimsel araştırmaların ve teorilerin gösterdiği yönde bir anlatım dikkati çekiyor. Dolayısıyla okurken uçuşan sözleri değil, gerçeği hissediyorsunuz.
“Mindfulness” kavramını anlatmak ve anlamak zordur. Ama bu kitapta kullanılan dilin herkese hitap ettiğini söyleyebilirim. Derli toplu, net ve anlaşılır ifadelerle “Mindfulness” anlatımı dikkati çekiyor.
Zümra Atalay’ın “Mindfulness” kavramıyla ilişkili ilk kitabı bu değil. Daha önceki kitaplarını da okumuştum. Ancak bu kitapta bilimsel araştırmalarla kendi deneyimlerini, ilkesel görüşlerle hayatın günlük gerçekliğini çok iyi örtüştürdüğünü düşünüyorum.
Hayata odaklanmak için okumanızı öneririm…
Prof. Dr. Kültegin Ögel
Anda ve burada olmanın olumlu etkisi Uzakdoğu öğretilerinde yüzyıllardır biliniyor ve öğretiliyor. 30 yılı aşkın bir süredir pozitif bilimle uğraşan insanlar bu kavramın etkilerini deneysel olarak inceleyerek modern insanın kullanımına sundu. Kökenleri çok çeşitli olsa bile pek çok ruhsal sıkıntıya şimdi ve burada olmanın gücü ile meydan okuyabilmek harika bir şey. Bu kavramı benzersiz kılan şey pratik bir ruhsal ve bedensel eğitimle kişinin kendine derinden ve hızlı bir şekilde yardımcı olabilmesi.
Zümra Atalay bu konudaki uzun yıllara dayanan bilgi ve deneyim birikimini bilimsel çalışmalarla destekleyerek okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir forma getirmiş. Örneklerin kendi toplumumuzdan seçilmesi okuyucu için büyük kolaylık. Doğu ve Batı anlayışlarını bilimsel bir zeminde bir araya getiren “Mindfulness” kavramının, her ikisinin tam da ortasında olan ülkemiz okuyucusuna yardımcı olması dileği ile…
Şefkat
Zümra Atalay
Şefkat, insan yaşamında zaman zaman kaçınılmaz olabilen acıya farkındalık-duyarlılık ve insan acılarının azaltılması doğrultusunda bir sorumluluk gerektirir. Acı karşısında sergilenen duyarsızlık insan olmanın temel erdemlerinden birine körleşmek demektir.
Şefkat, öğrenilip geliştirilebilen ve içinde farkındalık, duyarlılık, empati, cömertlik, paylaşım gibi ögeler barındıran bir erdemdir. Yalnızca birinden diğerine yöneltilen değil, aynı zamanda bireyin kendine yönelttiği öz şefkati de içerir.
Sevgili Zümra Atalay bu eserinde, insan olmanın önemli bir parçası olmasına rağmen giderek unutulmaya başlanan bir değer olan şefkati değişik boyutlarıyla, okuyucunun kolaylıkla takip edebileceği yalın bir dille aktarmış. Bilimsel bilgilerin yanı sıra kişisel deneyimlerini de katarak şefkati yaşamımıza yeni baştan entegre etmenin yollarını paylaşmış. Kitabının okuyucuya önemli katkılar sağlayacağına inanıyor ve özenle ortaya çıkan bu eser için kendisini kutluyorum.
Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur
Şefkat acıya karşı verilen bilge bir yanıttır. Bu kitap, şefkati anlamak ve onu bir duygudan eyleme dönüştürebilmek için yazıldı.
Panik Ataktan Kurtul
Monika Tuğutlu
“İlk panik atağımı yaşadığımda on dokuz yaşındaydım. Bir pazar günü ikindisinde, bulutsuz bir gökyüzünde çakan şimşek gibi çarpmıştı beni. Kafamın aniden ağır bir hastalığın etkisi altında kaldığını düşünmüştüm, öyle ki o an öleceğimi sanmıştım.
O günden sonra bu korku yaklaşık otuz yıl beni hiç bırakmadı, neredeyse her gün ensemdeydi ve bağırarak duyamadığım bir şey söylüyordu. Bu zaman içinde korku benimle beraber yaşadı ve hayatımda attığım her adımın olağanüstü eziyetli olması için elinden geleni yaptı.”
Monika Tuğutlu yaşadığı otuz yıllık panik atağı böyle anlatıyor ve nasıl özgürleşeceğinin sorularını da kendine sormayı ihmal etmiyor… Önündeki şu otuz yılı nasıl geçirmek istiyorsun? Hayatın boyunca hep ikinci kemancı olarak mı kalacaksın? Başkalarının dikte ettiklerini mi tekrar edeceksin bundan sonra? Senin içinde ukde kalmış bir şey yok mu hiç? Hayat kesinlikle burada donup kalmış olamaz, değil mi?
“Yıllarca çocuklarıma, iş arkadaşlarıma ve hayat arkadaşıma dayanak olmuştum. Onların istinat duvarıydım ben… Peki, ben kime yaslanmıştım bunca yıl boyunca? Bu zorlu hayatı yaşamak için gücü ve cesareti nereden almalıydım?”
Monika Tuğutlu yıllarca panik atakla yaşadı. Korkularına direndi, üstüne gitti ve sonunda yendi… Bu kitap panik atakla yaşayanların el kitabı olacak. Tuğutlu’nun kendi deneyiminden yola çıkarak panik atağı nasıl yendiğini, korkularıyla nasıl mücadele ettiğini okuyacaksınız. Herkesin bir çıkış yolu vardır, Panik Ataktan Kurtul bu çıkış yoluna adım attığınızın bir işareti… Korkularınızı geride bırakıp özgürleşmek istiyorsanız kendi çıkış yolunuzu bulmaya ne dersiniz?
Sınırsız
Ufuk Koçak
Siz hiç 20 yaşında yeniden yürümeyi öğrendiniz mi?
Her insanın hayatında bitmeyen geceler vardır, peki siz hiç üç gün enkazın altında öylece beklediniz mi?
Siz hiç kocaman bir kenti kaybettiniz mi?
Siz altında hatıralarınız olan ağaçları denizin metrelerce altında ziyaret edip denizin altında kalan dostunuzun evinin ziline bastınız mı?
Siz hiç yaşadığınız kentte hayatta kalan insanlara dostlarınızın yaşayıp yaşamadığını sormaya cesaret edemediğiniz günler yaşadınız mı?
Ben hepsini yaşadım.
Siz hiç dünyanın en zor ve uzun yolları arasında gösterilen 508 km’lik Antik Likya Yolu’nu 75 gün dağlarda kalarak yürüdünüz mü?
Siz hiç, bir karıncadan ilham alıp dünya rekoru kırdınız mı?
Siz hiç engel dediğiniz şeylerin üzerinden atlayıp dünyanın dört bir yanından gelen milli sporculara moral ve motivasyon kaynağı oldunuz mu?
Size, sizi hiç tanımayanlar “Sen gerçek misin!” diye sordu mu?
Siz hiç acıyı bal eyleyip insanlara sundunuz mu?
Ben bunların hepsini yaptım ve bu kitapta yazdım.
HAYAT ONU YAŞAMAYI BİLEN CESUR İNSANLARINDIR.
Vazgeçme
Dr. Ozan Bahar
Sınanmamış, yaşanamamış acılar ve olaylar üzerine konuşmak çok kolaydır.
Bu kitapta yazdıklarımın hepsi gerçek. Vazgeçmezseniz hayatınızı değiştirme ihtimaliniz var!
Benim bunu yapacak sihirli bir gücüm yok! Hayatınızı sadece SİZ değiştirebilirsiniz! SİZ DEĞİŞMEDEN hiçbir şey değişmeyecek. Kalbinizi ve zihninizi açın lütfen… Mesajlarım kalpten kalbe akacak Hepimizin kendimizi bir çıkmazın içinde hissettiği, gözyaşları döktüğü, hayal kırıklıklarına uğradığı, çaresiz kaldığı, güvensiz ve korku dolu anları olmuştur. “Allah’ım sadece bir ışık, bir çıkış” dersiniz. Bulduğunuz an arkasından gideceksiniz… İşte, insan olarak yolculuğumuz, bunların üstesinden gelme yolculuğudur. Bir çıkış ya da başlangıç noktası arıyorsanız, DOĞRU KİTABI ELİNİZDE TUTUYORSUNUZ…
O halde size, Yüzbaşı Ozan Bahar’ın, Prof. Dr. Ozan Bahar’a dönüşümünün hikâyesini anlatayım…