Felsefe ile beslenen zengin bir anlatımla kaleme alınan “Karadut” kurgu romanı, Mari’nin yok sayılmak istenmesinin altındaki nedenlere dokunarak, onun sanat dünyasında güçlü bir kadın olarak yer alması, Ermeni kimliği ve Bedri Rahmi Eyüboğlu ile yaşadığı aşkın bu yok sayılmadaki etkisinin çerçevesinde bir hikâye sunuyor.
Karakterlerin gerçek yaşamları ve eserleri detaylı bir araştırmadan geçirildikten sonra yazılan “Karadut”, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ünlü Karadut şiirinin ilham kaynağı; Mari Gerekmezyan’ı anlatıyor. Mari Gerekmezyan’ın unutturulmak istenmesinin altında yatan nedenlere parmak basan Karadut, dönemin sanatsal ortamını da yansıtıyor. Bir yanda ünlü ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu, diğer yanda başarılı bir heykeltıraş olacağına kesin gözüyle bakılan Mari Gerekmezyan, diğer yanda ise aşkı uğruna birçok fedakârlık yapan Ernestine Hanım’ın çerçevesinde çoğul bir aşkı inceleyen “Karadut” romanı, aşkla beslenen eserlerin; tabloların şiirlerin ve heykellerin de izlerine yer veren bir hikâye anlatıyor.
Derin bir araştırma sürecinden geçen yazarlar, karakterleri konuşturma konusunda başarılı bir anlatım dili ile karşımıza çıkıyor. Mari Gerekmezyan’ı oldukça kıymetli bulan yazarlar, hayata aynı yerden bakabilen iki kız kardeş olarak kaleme aldıkları Karadut kurgu romanında, o yıllardan günümüze sanat tartışmalarını da ele alarak dönemin etkisini okuyucuya geçiriyor. Dönemin mektuplarını ve sanatsal koşullarını inceleyen yazarlar, başarılı bir kurgu ile karşımıza çıkıyor.



