Bir kariyerin, şehir yaşamının ,ilişkilerin ve ebeveyn olma telaşının, sosyal teknolojinin devam eden karmaşasıyla günümüz modern dünyasında kendimizi sürekli olarak her şeyi yavaşlatmayı hatırlatan ve bunu nasıl başaracağını sürekli olarak arayan halde buluyoruz. Oysa ki en büyük mucize ihmal ettiğimiz doğa anada. Hayatlarımızı şehir yaşantısında daha çok iç mekanlarda, yeşil ve mavi renklerden uzak geçirirken, fiziksel ve ruhsal iyilik halimizi artırmak için doğayla yeniden bağlantı kurmaya ihtiyacımız var.
‘İnsanlar, dağların zirvelerini, denizin dalgalarını, büyük nehirleri ve zengin okyanusu temaşa ederler. Fakat en büyük mucize olan kendilerini görmeden geçip giderler’ der Saint Augustin. İnsanın kendisini bulmasının bir aracı olarak sanat terapisi çok eski dönemlerden beri aktif kullanılırken, mağaralarda yer alan eserlerin bir kanıt olarak günümüze miras kaldığı düşünülüyor. Sanat terapisini günden güne uzaklaştığımız doğada uygulama fikriyle alanında bir ilki gerçekleştirerek yola çıktık. Yelkenfest Yelken Okulu işbirliği ile sanatçı Belma Bozkurt moderatörlüğünde Eko-Sanat Terapi için yelken açtık.
Yelkenfest Yelken Okulu kurucusu Kemal Cebecioğlu kimdir?
KC:İstanbul, Beşiktaş doğumlu olan Kemal Cebecioğlu Özel Darüşşafaka Lisesi’ nin ardından Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi’ nde MBA eğitimi aldı. Türkiye’ nin farklı bölgelerinde bir süre hekim olarak resmi kurumlarda görev yaptıktan sonra ilaç endüstrisinde çalışmaya başladı. Yerli ve yabancı sermayeli ilaç şirketlerinde farklı satış ve medikomarketing pozisyonlarında görev aldı. Halen bir ilaç şirketinde Medikal Direktör olarak görev yapmaktadır. Amatörce bas gitarla ilgilenmektedir. 30 Yıldır amatör yelkencilikle uğraşmaktadır. YelkenFest Yelken Okulu’ nun kurucusudur. Türkiye Yelken Federasyonu Yelkenli Yatçılık eğitmenidir. Ayrıca 149 Gros Ton Yat Kaptanı ehliyetine sahiptir.
Yelkenfest Yelken Okulu’ nun çalışma alanlarını ve kuruluş hikayesini paylaşabilir misiniz?
KC: Kurucusu olduğum YelkenFest Yelken Okulu bünyesinde;
- Yelkenli Yatçılık – Temel Eğitim (YY-1)
- Yelkenli Gezi Yatçılığı Eğitimi (YY-2)
- İleri Yelkenli Yatçılık Eğitimi (YY-3)
isimli eğitimleri veriyorum. Türkiye Yelken Federasyonu müfredatlarının uygulandığı bu eğitimlerin sonucunda katılımcılar, tüm dünya ülkelerinde geçerli olan başarı sertifikası alıyorlar.
Eğitimlerimi Türkçe ve İngilizce olarak veriyorum. Kuruluşundan bugüne kadar YelkenFest’e 30’dan fazla ülkeden katılımcı oldu. Farklı kültürlerin, farklı eğitimlerin deniz üzerindeki etkileşimlerine tanık olmak benim için büyük mutluluk oluyor. Ülke Müdürü olarak yurt dışında görev yaptığım zamanlarda bu tür hobilerle meşgul olmanın zihinsel ve bedensel sağlığa ne kadar büyük olumlu katkısı olduğunu kişisel olarak deneyimleme fırsatım olmuştu. Bu deneyimi şimdi kursların katılımcıları ile paylaşıyorum ve her öğrencimden birşeyler öğrenerek bu güzel yolculuğa keyifle devam ediyorum.
Yelkencilikle ilk uğraşmaya başladığımda çok büyük ve ismi duyulmuş okullarla ve hocalarla çalıştım. Benim gibi gezi yatçılığına odaklanmış biri için özelleştirilmiş bir müfredatı bulmak pek mümkün olamadı. Bir süre sonra kendi kendime “madem bu konuda amatör yelkencilikte karşılanmamış bir ihtiyaç var o zaman bu işi ben yapayım” dedim ve YelkenFest’i kurdum. Şimdilerde şunu yapmaya çalışıyorum; Günün birinde kaptansız tekne kiralama yada kendi teknesini satın olma hayaline sahip kişileri eğitime alıp onların deniz kültürü almış, keyifli ve güvenli seyir yapma becerisine sahip birer yelkenli yat kaptanı haline gelmelerine destek vermeye çalışıyorum. Bunu yaparken standart uygulamalar ve kişiselleştirilmiş uygulamaları bir araya getiriyorum, böylece eğitim butik bir hal alıyor.

Sanatçı Belma Bozkurt kimdir?
BB: Ressam, co-active coach ve sanat terapisi uygulayıcısı Belma Bozkurt, dışavurumcu sanat koçluğu uygulamalarında bulunuyor. Yurtiçi ve yurtdışı pek çok sergi ve fuarda eserleri yer alan sanatçının eserleri en son Varna, Tokyo Metropolitan Müzesi ve Türkiye’de ArtAnkara, IAAF Istanbul, Artcontact, Antalya Çağdaş Sanat Fuarı ve Bodrum’ da çeşitli galerilerde sergilendi. ‘Shade of Branches’ isimli kişisel sergisini ile Mayıs 2023’ de gerçekleştirdi. 13-17 Kasım 2024 İAAF Fuarı, 28 Aralık ‘Lotus Gravitas’ kişisel sergisi Ankara Armada AVM Galerim Sanat Galerisi, 20-23 Şubat 2025 ArtAnkara Esther Art Gallery, 1-16 Mart 2025 İstanbul Bakraç Sanat Galerisi’ nde kişisel sergilerini gerçekleştirecek. Anda farkındalık teknikleriyle sanat üretimini birleştiren sanat pratiğiyle “insan ve kadın” olma değerine temas etmeyi araştırmaktadır.
Sanat Terapisini sizden dinleyebilir miyiz? BB
BB: Sanat terapisi egonun regresyonu olarak tanımlanıyor. Sorunlu olan döneme gerileme, regrese olma hali. Günlük hayatta üstünü örttüğümüz konuları sanat terapisiyle açığa çıkartıyoruz. Sanat terapisi aracılığıyla sandığın kapağı açılıyor ve geçmişten gelen o öğeler dışarıya vuruluyor. Burada sanatı araç olarak kullanıyoruz. Sanat terapisi uygulayıcılığında edebiyat, resim, şiir, müzik ve drama kullanılabilir. Doğru olan yöntemi danışana göre ya da grup terapisiyse konuya göre seçmek gerekiyor.
Öncelikle sanatın araçlarını kullanıyorsunuz. Boyalar, kalem, belki el işi malzemeleri, belki yazarak…Aslında dile getirmekte zorlandığınız bir konu sanat terapisi uyulamasıyla görsel olarak dökülmeye başlıyor. Ve o döküldükten sonra, kişi onunla karşı karşıya kaldığında, onu kabullenmesi, onun üzerine konuşması ve farketmesi çok daha kolay oluyor. Sanat terapisinde estetik anlayışından ziyade kişinin ürettiği her eser biricik ve özgündür. Doğru yada yanlış, iyi yada kötü yoktur, sanat eğitim geçmişi yada yeteneği aranmaz.

Eko-sanat terapisi nasıl farklılaşıyor?
BB: Danışanlarımla çalışırken hem coactive coach hem de sanat terapisi yaklaşımlarını birlikte kullanarak farkındalık yaratmayı hedefliyorum. Denizde terapi çalışmalarımda danışanların bilinçdışı süreçlerini daha kolaylıkla ve sakinlikle su yüzüne çıkardıklarını gözlemliyorum. Terapi sonunda ise olup biteni dümen suyuna bırakarak, hayatımıza pozitif hizmet edecek, bize iyilik sağlayan unsurları kovamıza alarak iskeleye ayak basıyoruz. Eko sanat terapisinin farkı açık havada sanatçı tarafımıza ulaşabilmek ve doğal malzemelerle sanat yaratarak, duyguları işlemenin kapısını açar.
Kaygı veya travma yaşadığınızda, beyniniz ve sempatik sinir sisteminiz sürekli olarak uyarılır ve tepki verme durumunda olduğunuz için karar vermek daha zordur. O alanda olduğunuzda, işlemek için duygusal çalışma yapamazsınız. Buna karşılık, dışarıda olduğunuzda daha sakin olursunuz, nefes almak ve beyninizde olup biten her şeyi sakinleştirmek daha kolaydır, bu da duyguları işleme noktasına gelmenizi sağlar.
Sanat terapisini doğayla birleştirirken, terapist doğayı bir özne, bir malzeme veya bir ortam olarak tanıtabilir. Yaratımınızın gerçekçi olmak zorunda olmadığını, ancak içsel durumunuz, duygularınız veya soyut gözlemlerinizle ilgili olabileceğini vurgulamak istiyorum. Doğayı malzeme olarak kullanırken, kişi çalışmalarına ve doğal dünyaya sağlıklı bir bağlanma ve duygusal bağ kurma yolculuğuna başlar.
Eko-sanat terapisinin faydaları nelerdir?
BB: Doğayla etkileşim kurmak anksiyete, depresyon ve kronik ağrı riskini düşürür. Tüm bunlar, doğal dünyayla etkileşim halindeyken birkaç süreçle gerçekleşir. Doğayla bağlantınızı artırmak ve sizin ve sevdikleriniz için sağladığı yolları anlamak, özellikle izolasyon duyguları devreye girdiğinde, bize daha büyük bir şeyin parçası olduğumuzu göstererek bir amaç, topluluk, anlayış ve kendini gerçekleştirme duygusunu artırır. Bu anlam oluşturma ve kişinin tam potansiyelini ve benliğini anlama, bir yaşam döngüsünün parçası olduğumuzu anlayarak ortaya çıkabilir. Daha sonra değerlerimizi düşünebilir ve amaç yaratma ve yeniden yaratma kapasitemiz ve yeteneğimiz olduğunu fark ettiğimizde kendimizi dönüştürebiliriz.
Doğası gereği, bu anlamı ve dünyayla bağlantıyı oluşturarak, başkalarıyla yakın ilişkiler kurma kapasitemizi artırabilir. Örneğin çağın sorunlarına işaret ederek, Richard Louv (2005), doğayla etkileşim deneyiminden kopan çocukları incelerken “doğa eksikliği bozukluğu” ifadesini ortaya attı. Çocuklar ve ergenlerin özel dünyaları için sanat terapisi de dahil olmak üzere doğa ve eko-sanat terapisi, özellikle travma, stres veya kaygı yaşayan biri için yararlı olan topraklama ve sabitlemeye yardımcı olarak bir güvenlik hissi sağlayabilir. Duyusal deneyimleri harekete geçirmek, aşırı uyarılmayı ve stresin toksik fizyolojik etkilerini azaltır.
Denizin iyileştirici gücünü nasıl buluyorsunuz?
KC: Deniz ve yelkenin, ruhsal ve fiziksel iyilik haline giden harika bir yol olduğunu düşünüyorum. Dalgaların sesi, temiz hava ve doğanın güzellikleri, stres ve kaygıyı azaltmaya yardımcı olabiliyor. Yelken açmak, hem fiziksel hem de zihinsel bir özgürlük hissi yaratıyor; rüzgârı hissetmek, suyla iç içe olmak insanı yeniliyor.
Su üzerinde olmak, zihni dinlendirirken, dalgaların sesi ve rüzgarın dokunuşu insanı rahatlatıyor. Yelken açmak, aynı zamanda zihin açıklığı ve odaklanma gerektirdiği için meditasyon benzeri bir deneyim sunuyor.
Bu ikili, doğayla bağlantı kurmayı ve anı yaşama becerisini geliştirirken, ruhsal ve fiziksel sağlığı da olumlu yönde etkiliyor. Denizde olmak, düşünceleri netleştiriyor ve insanın kendisiyle bağlantı kurmasına olanak tanıyor. Hayatımızdaki konuları öncelikledirmeye ve karar verme süreçlerimize destek oluyor. Bir diğer değerli konu da karadan ve kara insanlarından uzaklaşırken insanın kendine yaklaşmasına zemin hazırlıyor olması, bunu çok değerli buluyorum. Huzur bulmak, kendini yenilemek ve hayatın stresinden uzaklaşmak için mükemmel bir yol!
Eko-sanat terapisi tecrübenizi nasıl tanımlarsınız, neler gözlemlediniz?
KC: Birlikte kullanıldıklarında, dışa vurumcu sanat terapisi ve yelken, katılımcılara hem içsel keşif hem de doğayla bağlantı kurma imkanı sunuyor. Yelken sırasında yaşanan duygular, daha sonra sanatsal çalışmalara dönüştürülebilir diye düşünüyorum. Bu da bireylerin hislerini daha iyi anlamalarına ve ifade etmelerine yardımcı olabilir gibi geliyor.