Bodrum Loft, bu yaz ziyaretçilerine sadece eşsiz bir tatil deneyimi sunmakla kalmayacak, aynı zamanda dünya standartlarında bir sanat şöleni yaşatacak. Modern mimarisi, benzersiz atmosferi ve seçkin restoranları ile tanınan Bodrum Loft, Avrupa’nın önde gelen galerilerinden Thaddaeus Ropac işbirliğiyle “Persona” sergisine ev sahipliği yapacak.
Küratörlüğünü Artsa Danışmanlık’ın kurucusu Selcan Atılgan’ın üstleneceği ve 4 Temmuz – 1 Eylül 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek olan “Persona” sergisi, vizyoner sanatçılar Erwin Wurm, Tony Cragg, Tom Sachs ve Sylvie Fleury’nin eserlerini sanatseverlerle buluşturacak. Bu prestijli etkinlik, doğanın içinde sanatla buluşmanın eşsiz deneyimini sunacak.
Bodrum Loft, her yıl olduğu gibi bu yaz da tatilcilere sadece eşsiz bir tatil deneyimi sunmakla kalmayacak, aynı zamanda dünya standartlarında bir sanat şöleni yaşatacak.
Türkiye’nin tatil cenneti Bodrum’un Demirbükü Koyu’nda yer alan Bodrum Loft, modern mimarisi, benzersiz atmosferi ve seçkin restoranlarının yanı sıra her yıl önemli sanat etkinliklerine yaptığı ev sahipliği ile de tanınıyor.
Geçtiğimiz yıllarda Almanya merkezli KÖNİG Galerie ve Fransa merkezli Perrotin galerisi ile düzenlediği sanat etkinlikleriyle dikkat çeken Bodrum Loft, bu yıl ise Avrupa’nın önde gelen bir başka galerisi Thaddaeus Ropac ile işbirliği yaparak “Persona” sergisini sanatsevereler ile buluşturuyor.
4 Temmuz – 1 Eylül 2024 tarihleri arasında açık kalacak ve küratörlüğünü Artsa Danışmanlık’ın kurucusu Selcan Atılgan’ın üstlendiği “Persona” sergisi etkinlik, sanat ve tatil tutkunlarını bir araya getirirken, doğanın içinde sanatla buluşmanın eşsiz deneyimini sunacak.
PERSONA
“Persona” vizyoner sanatçılar Erwin Wurm, Tony Cragg, Tom Sachs ve Sylvie Fleury’nin objektifinden çağdaş heykel sanatının çok yönlü dünyasını keşfeden bir sergi olarak öne çıkıyor. Her sanatçı, sanatın özü üzerine benzersiz bir bakış açısı sunar; geleneksel kavramları sorgular, izleyicileri olağanüstü yöntemlerle olağandışı hale getirmeye ve kendilerini sorgulamaya davet eder. Bronzun, çeliğin ve metalin sessiz fısıltıları arasında toplum içinde sergilediğimiz sonu olmayan bir tiyatroda gerçek benliğimizi gizleyen cephelerle karşılaşıyoruz. Her bir heykel, tanıdıkla alışılmadık, sıradan olanla olağanüstü arasında köprü kurarak sanat ve endüstri arasındaki ilişkinin bir kanıtı olarak duruyor. Burada zanaatkârlık, gerçekliği dönüştüren simyaya dönüşüyor. İnsan doğasının bükülmüş kıvrımlarında ve zarif çizgilerinde, gizli benliğimizin sessiz koruyucularının ortasında, kolektif ruhumuzun derinliklerini yansıtan bir aynalar bütününü buluyoruz.
“Persona” izleyiciyi, sanat ile hayat arasındaki sınırların bulanıklaştığı, sıradanlığın sıra dışı, sıradan olanın absürt hale geldiği bir kendini keşfetme ve iç gözlem yolculuğuna davet ediyor.